Kabağuz'un Başkenti Kızılcaköy'e hoş geldiniz. Köyümüzü ziyaret etmek için menüler bölümündeki linklere tıklayarak dolaşabilirsiniz ve köyümüz hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.
Kabaoğuz'un Başkenti Kızılcaköy
Gümüşhacıköy AMASYA

Yemekler


Bulgur:
Buğdayın iri ve en iyisi seçilerek güzelce yıkanır ve aynen aşlıkta olduğu gibi kurutulur. İçerisindeki taşları ve yabancı maddeleri ayıklanır.  Sonra bu buğdaylar büyük bakır kazanlarına konularak haşlanır. Haşlandıktan sonra bez üzerine serilerek kurutulur. Haşlanmış olan bu buğdaydan orada bulunanlara ve isteyenlere ikram edilir. Kuruyan bu buğday aynen aşlıkta olduğu gibi setene götürülerek dövülür ve bilahare içerisi temizlenerek genellikle pilav yapmak üzere stoklanır. Bulgur pilavı insanı tok tutar. Besin değeri yüksektir. Sağlıklıdır. Bulgurdan değişik şekillerde pilav yapılır.
Aşlık: Aşlık yapılacak buğday büyük kazanlarda güzelce yıkanır. Yıkanan buğdaylar harmanlara veya müsait düz yerlere çarşaf serilerek üzerlerine yayılır. Bu yayılan buğdayın düşmanı çok olur, özellikle tavuklar ve kuşlar. Ender de olsa bazen hayvanlarda yemeye çalışırlar. Onun için bu buğdaylar kuruyuncaya kadar başında nöbet tutulur.  Kuruyan bu buğdaylar çuvallara konarak istiflenir. Daha sonra müsait zamanda bu buğdaylar çarşaf serilerek üzerine yuvarlak sofra tahtası konur. Sofra tahtasının ortasına da bu buğdaylar dökülür. Tahtanın etrafına bayanlar ve bu ise müsait olanlar oturarak tek içerisindeki taşlar ayıklanır ve tekrar çuvala konur. Son olarak da bunlar, bir at tarafından çekilen dairemsi büyük bir taşın dönmesi ile çalışan  ve seten adı verilen aygıtta ezilirler. Bu ezilme esnasında buğdayın dışındaki zarları yani dış yüzü soyulur ve buğdayın üstüne çıkar. Üste çıkan bunlar toplanır.  Hepsinin soyulduğu anlaşıldıktan sonra tekrar çuvala konularak eve getirilir. Halen iş bitmedi. Bu sefer de bunların içinde kalmış olan ufak parçalar savrularak ayıklanır. Geriye ter temiz sadece çorba yapmakta kullanılan buğday kalmıştır. İşte aşlık ve çorbalık. Haydi, sıcak sıcak için ve afiyet olsun.
Cızlak: Hamur cıvık olarak yoğrulur.  Ocak yakılarak üzerine saç kurulur. Saç kızgın hale gel-dikten sonra, üzeri yağlanır. Yağlı saçın üzerine cıvık olan hamurdan bir miktar dökülür. Dökülen bu hamur saçın üzerine yayılır ve yağ ile birlikte hemen pişer. Pişen bu ekmek kalın olursa hamur olur, çok ince olursa parçalanır. Onun için ne kalın ve nede çok ince olmamalıdır. Pişen bu cızlak hem yağlı  ve üzeri de göz göz kabarcıklı olur. Bunu sıcak sıcak yemesi çok lezzetli olur.  Yiyenlere afiyet, yemeyenlere tavsiyem, yapanların eline sağlık olsun.
Bişi: En çok ramazan ayında sahurda yapılır. Gece sahura kalkan hanımlar, yatmadan evvel yoğurmuş oldukları hamurları sofra tahtasında açarlar. Ocakta (şömine) ateş çatır çatır yanar, sacayağına tava konur. Tavada tereyağı çatır çatır yanarken tahtada açılan hamur tavaya konur. Tavadaki hamur göz göz kabararak alt tarafından pişer ve tavanın kulpundan tutularak içindeki hamur havaya atılarak alt üstte döndürülür. Alt tarafı da pişen pişi tepsiye üst üste dizilir. Yemek işi hazır olunca ev halkı sofraya davet edilir. Bu pişiler bıçakla dörde bölünür. Ramazan ayında bu yemek çok yenir, karnı tok tutar, insanları acıktırmaz. Bununla beraber yanında çay, komposto, ekşiden yapılan çalkama, v.s. bulunur. Hatta bir söz vardır yıllardır dilden dile dolaşır, bu pişiyi o kadar çok yapmışlar ki kaynatası gelini görememiş ve "bizim gelin nerede diye ?" sormuş derler.
                                              Çörekler
Kül çöreği: Kızılca köyünde hanımlar bizim yazma ekmek dediğimiz sizlerin de yufka ekmek dediğiniz ekmekleri, evlerde bulunan ocaklarda yaparlar. Şimdi de ocakların adı şömine oldu ama bizim oralarda halen ocak. Hanımların üçü beşi bir araya gelerek  yardımlaşırlar. Yazma ekmek öyle sık sık yapılmaz Bir kez yapılınca altı ay gider o ekmekler. Bundan dolayı hamur çok yoğrulur ve yardımlaşarak yapılır. Yufka ekmek ekmek yapılırken odun çok yakıldığından kül de çok olur. İşte bu külü de değerlendirmek için şimdi tarif edeceğim çöreği yaparlar. Yufka ekmeğin bitmesine az kalınca biraz hamur bırakılır.  Ocağın üzerinden saç alınır ve ocaktaki küller temizlenir. Yani yanan kor ve alevler varsa alınır. Sadece kızgın küller kalır. Bu küller de ocağın bir tarafına toplanır. Boş kısım temizlendikten sonra buraya, biraz önce ayrılan hamur somun şekline getirilerek bu temizlenen ocağa konur. Bir köşeye toplanan kızgın küllerde bu hamurun üzerine örtülür. Hamurun altı kızgın ocak ve üstüde kızgın küllerle kaplıdır. Buradaki hamur bir müddet sonra kehribar gibi kızararak öyle güzel pişer ki yiyenlere afiyet olsun.
Somun: Köy fırınlarında şehirlerdeki taş fırınlardakine benzer şekildi yapılan ekmeklerdir. Bunun büyüklüğü öyle gramla filan ölçülmez. Ama biraz da büyükçe olur. Bu somun öyle pek kolayca bayatlamaz.
Pırpıt çörek:
Çökelekli çörek:
Haşhaşlı çörek:
Katık: Genellikle yayla zamanı yapılır. Yaylada yoğurtlar yayıkta dövülüp yağı alınınca geriye sadece yağsız olan ayran kalır. Bu ayran hemen tüketilir ise hiç bir mahzuru olmaz. Ancak bir kaç gün bekletilir ise ve havanında sıcak olması nedeni ile hemen ekşir ve kullanılamaz duruma gelir. Bunu önlemek için bu ayranı patiska bezinden yapılmış beş-on kiloluk beyaz torbalara doldururlar. Bu torbayı suyu akabilecek ve akıntısı olan düz bir taşın üzerine konur. Torbanın üzerine bir tahta ve onun üzerine yine bir ağırlık konur. Bu ağırlık nedeni ile torbanın içindeki su süzülerek akar ve torbanın içinde ise yoğurt gibi bembeyaz katık kalır. Buna bazı bölgelerde süzme yoğurt diyorlar bizde adı ise katıktır. Bu aynen yoğurt gibi kullanılır veya ayran yapmak için kullanılır. Afiyet olsun...
Keşkek: Mahalli yemeklerimizden olan keşkek en çok düğünlerde yapılan bir yemek olup, tarifini sizlere yapmaya çalışacağım. Bekleyin 
Kuşburnu Ezmesi: Kuşburnu sonbahar ayında toplanır. Bu ayda kızarmış ve elle ezilir vaziyette yumuşamıştır. Toplanan kuşburnu elden geçirilerek ayıklanır. Sapları koparılır, içerisinde ki yabancı maddeler varsa temizlenir. Eldeki kuşburnunun miktarına göre bir kazana konarak bunlar haşlanır. Haşlanan kuşburnunun bu suyu dökülür. Kalan ve haşlanmış olan kuşburnu yine geniş bir kaba ezilerek şırası çıkarılır. Ezildikten sonra kalan posa atılır. Ancak bu çekirdeklerde ilaç olarak kullanılabilir. Bunun ağrılar için nasıl kullanılacağını televizyonda doktor tarif etti. Ancak biz bunu bu güne kadar ilaç olarak kullanmadık. Elde edilen şıra ince bir elekten geçirilir ve üstte kalan kısım atılır. Şıra bir kazana konur ve ocağa atılır. Kazanın altı çok fazla yakılmaz yoksa kazanın dibine bu kuşburnu sarar. Sarmaması için altındaki ateş yavaş yavaş yanmalıdır. En zor kısmı bu kuşburnu şırası devamlı karıştırılmalıdır. Yoksa yanar ve köpürerek taşar. Bu karıştırma esnasında da içerisine şeker konur ki tatlı olsun. Karıştırılan şıra sizin zevkinize göre koyulaştığı zaman ocaktan indirilir ve saklama kaplarına konur. Bunu bazıları çok koyu olarak yapar bazıları da daha kolay yensin diye biraz daha yumuşak yapar ki ekmeğe sürmesi kolay olsun. Bu herkesin kendi zevkine ve maharetine kalmıştır. Kuşburnu c vitamini bakımından en zengin bir yiyecektir. Kışın grip olmaması için herkesin yemesi gereken bir besin maddesidir. 
Sirke (hail, acetum); hurma, şeker, bal, incir, yaş üzüm, elma, kuru üzüm gibi meyvelerin şırasının; arpa, buğday ve pirincin suyunun çıkarılıp ekşitilmesi sureti ile elde edilir. Hem gıda maddesi olarak hem de hekimlikte kullanılır. Elbiselerdeki mürekkep lekesi ve daha başka lekeleri sirke, sudan daha iyi temizler. Sirke hem soğutuculuğu, hararet vermesinden daha kuvvetlidir. 
Üzüm şırasından yapılan sirke, iltihaplı mideye faydalıdır, safrayı keser, zararlı ilaçların zararlarını giderir, vücutta katılaşan süt ve kanı çözer, dalağa faydalıdır, mideyi temizler, bağırsakları tutar, susuzluğu keser. Yeni meydana gelmekte olan şişliklerin büyümesine engel olur, hazma yardım eder, bağlama karşı faydalıdır, katı gıdaları yumuşatır ve kanı inceltir. 
Sirke tuz ile karıştırılarak içilirse, mantar zehirlenmesine karşı faydalıdır. Sıcak olarak ağızda gargara yapılacak olursa, diş ağrılarına karşı faydalı olup, diş etlerini de kuvvetlendirir. Parmakların uçlarında ve tırnak diplerinde meydana gelen dolama, ekzama, hararetli şişlikler ve ateş yanığına karşı faydalıdır. Sirke iştahı açar, mideye hoş gelir. 
Sirke; diş etine, yaralara, kaşıntıya, haşerat sokmasına, ateş yanığına ve diş ağrısına karşı faydalıdır. Ateşte ısıtılarak elde edilen sirkenin buharı kulak uğuldamasına, çınlamasına ve ağır işitmeye karşı gâyet iyi gelir. Çıban, yara, ekzama, sivilce, uyuza faydalıdır. Gülsuyu veya gülyağı ile birlikte kullanılırsa, baş ağrısı için çok iyidir. Sirke bal ve pekmez şerbetlerine de katılır, buna sirke şurubu; sekencebîn denir. Midede gastrit, yanma varsa sirke alınmaz. Çünkü yanmayı artırır. (14 Mart 2005 tarihli Fazilet Takviminden alınmıştır.)
Ekşi:
Pekmez:
Tarhana:
Kaypak:
Mantar:
Erişte:
Pelte:
Madımak:
Mısır Keşkeği:
Çökelek:


Köyümüzü ziyaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Ümit ederim ki köyümüzü beğenmişsinizdir. Güle güle yine beklerim.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol